“Asırlık Çınar Cumhuriyetimizin Yüzyılı"

“Asırlık Çınar Cumhuriyetimizin Yüzyılı"

Kültür Yayın: 03 Kasım 2023 - Cuma - Güncelleme: 03.11.2023 11:43:00
Editör - Onur Şengün
Okuma Süresi: 6 dk.
264 okunma
Google News
Çok sayıda eserleri bulunan, TRT 1'de yayımlanan "3'te 3" adlı tarih yarışması programında uzman danışman olarak görev yapan tarihçi yazar Prof. Dr. Tufan Gündüz, Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi'nde (MAKÜ) Cumhuriyetimizin 100. yılı etkinlikleri kapsamında düzenlenen "Asırlık Çınar Cumhuriyetimizin Yüzyılı" konulu konferans verdi.
Konferansa Rektör Prof. Dr. Hüseyin Dalgar, Belediye Başkan Yardımcısı Mustafa Bozkurt, üniversite yönetimi, akademisyenler, öğrenciler ve basın mensupları katıldı. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunması ile başlayan programda açılış konuşmasını Rektör Prof. Dr. Hüseyin Dalgar yaptı. Rektör Dalgar konuşmasında "Cumhuriyeti konuşacağız. Önemli mesajlar alacağımız bir program olacak. Ben sözü üstadına bırakmak istiyorum" dedi. Daha sonra konuşan Prof. Dr. Tufan Gündüz Cumhuriyetin ilanına giden yolu anlatarak Osmanlı Devleti'nin o zamanki durumu hakkında bilgiler aktardı. Gündüz konuşmasına şu şekilde devam etti:
"Yüzyıllık bir dönemi konuşuyoruz. Cumhuriyet, 1923'te inşa edilmeye başlandı, ama alt cephesi eksikti. Bizim Cumhuriyetimizi doğuran temel şartlar, Birinci Dünya Savaşı sırasında oluşmaya başladı. Bizimle yapılması öngörülen barış da cumhuriyetin kurulmasını hızlandırdı. Burada kastettiğimiz milli mücadeledir. Milli mücadele, Birinci Dünya Savaşı'nın devamıdır. Osmanlı cephesi ateşkesle sona erdi, ancak tamamen kapanmadı. Ülkemizin tamamını işgal edenlerle Türk Milleti yeni bir gerçekle yüzleşmek zorunda kaldı. Asla işgal edilmeyeceğini düşündüğümüz Anadolu'nun, düşmanın pençesine düştüğünü anladık. Düşmanın ayağını bastırmadığı topraklara işgal geldi. Osmanlı, 700 yıl sonra yeni bir düşmanla karşılaştı. Osmanlı İmparatorluğu'nun sonu, karda uyuyan adamın sonuna benziyordu. İşgal fikri aklımızın ucundan bile geçmemişti. Bizim için İzmir'in işgali, Yunanlıların emperyalist amaçlarının ötesinde bir anlam taşıyor. Mehmet Akif Ersoy, o günlerde Bursa'nın işgalini konu alan bir şiir yazdı. 
1923'ten bu yana vatanda düşmanı seyretmiyoruz. Gençler, biz refah içinde büyüdük. Yahya Kemal'in 1918'de yazdığı bir şiiri var. Bu şiirdeki, vatanda hor görülme duygusunu yaşamıyoruz, şükürler olsun. Siz yüz yıldır bu duyguyu yaşamadınız. Ama Yahya Kemal, sağlığında Üsküp'ü kaybetti ve oraya giremedi. Bu duyguyu anlamanız gerekir. İnsanın kendi sağlığında babasının, dedesinin mezarının olduğu yerlerin işgal edilmesi duygusunu yaşamadınız, bilmiyorsunuz. Şükürler olsun, 1923'ten bu yana vatanda düşmanı seyretmiyoruz. Atatürk'ün Anadolu'ya geçmesi ve asker toplamaya çalışması, İstanbul'dan Anadolu'ya bir milli mücadele hareketi mucizedir. Ordular terhis edilmiş, ağır silahlarımız yoktu, nakil araçlarımız yoktu, yol ağımız yoktu. Birinci Dünya Savaşı'ndan yeni çıkmış bir ordu, askerler 6-7 yıl sonra terhis olmamıştı. Kolay işler değildi. Mustafa Kemal, halkı uyandırmaya çalıştı. Sivas ve Erzurum kongreleri başta olmak üzere tüm konuşmalarda halkı uyandırma çabası vardı. Vatanda düşmanı seyretmeye başladığımızda korktuk, ama bir sınır vardı: Sevr Anlaşması. Bu anlaşma ile nereye kadar korkmamız gerektiğini gördük. Milli mücadele hareketi, asker toplama çalışmaları, Batı Anadolu'daki düzensiz birlikleri düzenli hale getirme çalışmaları, yerel teşkilatlanmalarla yapılan Kuvayi Milliye direnişleriyle tam bir mucize yaratma aşamasına girdi. Anadolu'nun son sığınak olduğunu bilen insanlar, bize milli mücadeleyi yaşatan insanlardır. 190 bin kişi, hepsi bu. Mustafa Kemal'in toplayabildiği asker sayısı bu kadar. Cumhuriyet kurulduğunda nüfusumuz 11 milyondu. Daha çok Orta Anadolu'dandır çünkü sevkiyat ve ulaşım kolaydı. Bugün bir refah içinde yaşıyoruz ve hayatımızın her zaman böyle olduğunu sanıyoruz. O zamanlar refah yoktu, oyun oynamıyorlardı. Hastalıklarla mücadele edilen, erkek ve çocuk ölümlerinin sayısının yüksek olduğu zamanlardı. 11 milyon insanın sadece 1,5 milyonu evliydi. 1933'te nüfusumuz 15 milyona yükseldi. İkinci Dünya Savaşı sırasında 17 milyona çıktı. Askeri gücümüz zayıf olduğu için insan sayısı arttırılmıştı. 1 milyon kişi askere alındı. İki yıl sonra etkisini gösterdi. Anadolu'da tarım sahasında çalışan gençler askere gittiği için tarımda verim düştü ve kıtlık yaşandı. Ekmeğin karne ile satıldığı bir dönemde şaka gibi geliyor. İkinci Dünya Savaşı'nın etkisinden kurtulduk. Mustafa Kemal'in önündeki tablo çok ağırdı. Cumhuriyetin bize kazandırdığı en önemli lüks, nüfusumuzu dinlendirme imkanı sunmasıdır. 11 milyondan 82 milyona çıktık." Türkiye, yeni yüzyıla büyük fırsatlar sunan bir ülke olarak giriyor.
Öğrencilere seslenen Gündüz, vatanlarını severek çalışmaları gerektiğini vurgulayarak şunları söyledi: "Bugün dünyaya meydan okuyan bir ülke haline geldik. Demir üretemeyen bir ülkeden uçak üretebilen bir ülkeye dönüştük. Ancak gençler, yurtdışına gitme isteği taşıyorlar. Burada eğitim aldıktan sonra ülkeyi terk etme eğiliminde. Türkiye, yeni yüzyıla büyük fırsatlar sunan bir ülke olarak giriyor. Herkesin çaba göstermesi gerekiyor. Herkes ağaç gibi büyümeli, kök salmalı ve kendi sorumluluğunu anlamalı. Vatanına ve milletine düşmanlık eden bir toplumdan, kendine güvenen bir millete dönüştüysek, Cumhuriyet'e olan vefa borcumuzu ödeme zamanı gelmiştir. Her vatandaşın bu ülkeye nasıl katkıda bulunabileceğini düşünmesi gerekir. Ülkenizi sevin. Eğer fırsatınız varsa, ülkenizin güzelliklerini yurtdışından görün. Türk olmanın tadını oradan alın. Vatan ve millet sevgisi olmadan yapılan her şey, boş bir sevda başka bir şey değildir."
Program katılımcılardan gelen soruların yanıtlanması ile devam etti. Program sonunda Rektör Prof. Dr. Hüseyin Dalgar, Prof. Dr. Tufan Gündüz'e hediye takdiminde bulundu.
Yorumlar (0)