15 Mart 2023 - Çarşamba

Geçti Sevdalarla Ömrüm

Geçti Sevdalarla Ömrüm

Yazar - Dr. Ramazan Canural
Okuma Süresi: 4 dk.
527 okunma
Dr. Ramazan Canural

Dr. Ramazan Canural

-
Google News
O gün elinde  ilkel  bir klarnetle,  yeni kurulan Radyoevi’ne girerken, ilerde Türkiye’nin en büyük klarnet  sanatçılarından biri olacağını elbette bilemezdi.
          Müziğe çok meraklıydı. 
        Daha İlkokul çağındayken eline geçirdiği bir teneke düdükle şarkılar türküler çalmaya başlamıştı. 
      Birinci Dünya Savaşı yıllarıydı.   
      Bir gün yaşadığı  ilçe Edremit’e, bir bando takımı geldi. Orada bir klarnetçi görmüştü ve klarnetini öyle büyük bir hevesle çalıyordu ki…üfff…. ona hayran olmaması  imkânsızdı.
“Ah şundan bir tane de benim olsa,” diye iç  geçirdi küçük Şükrü.
      On üç yaşına geldiğinde, artık onun da, iyi kötü bir klarneti olmuştu ve gece gündüz onu üflemekteydi. 
Osmanlı’nın her gün  daha da derin uçuruma  yuvarlandığı o acı yıllardı.   Babası ve üç amcası savaşa gitmiş bir daha dönmemişlerdi.  Ailenin bütün yükü ise küçük Şükrü’nün omuzlarındaydı. 
    İzmir’e göçtüler. Orada iki üç yıl kaldıktan sonra bu sefer de kader ona,  “haydi bakalım İstanbul’a!” demişti.   Kadıköy’de bir sobacının yanına çırak girdi. Aynı zamanda Üsküdar Musiki Cemiyeti’ne kaydolmuştu. Oradaki musiki çalışmalarından aldığı zevki başka hiçbir şeyden almıyordu.
        Bir gün sobacı dükkanına son derece kibar bir beyefendi gelmişti.  Ustasının dostuymuş. 
      Hüseyin Siret Bey,  genç Şükrü’deki büyük yeteneği o gün keşfetmişti. Klarneti üflerken kendinden geçiyordu Şükrü.
  Hüseyin Siret Bey sordu:
“Mesut Cemil’i tanır mısın delikanlı?”
“Elbette tanırım” dedi,” genç adam.”Büyük Musikişinas Tanburi Cemil Bey’in oğlu.”
“Hah işte, seni,  ona göndereceğim," dedi." Sirkeci’de bir  Radyoevi kurdu,  dostumdur, selamımı ilet.”
Ertesi gün Şükrü için büyük gündü.  Hüseyin Siret Bey gibi, Mesut Cemil’ de  genç Şükrü’nün  yeteneğine  hayran kalmıştı.
      O zamana  kadar, Kadıköy’de, Edremit’li Sobacı Şükrü iken, bir günde,  Radyoevinin ilk sanatkârlarından Klarnetçi Şükrü Bey oluvermişti.  1927 yılıydı.
Artık hayatında yepyeni bir perde açılmaktaydı. Klarnet icrasıyla kısa zamanda büyük bir ün yaptı. Radyoevinin, gazinoların, özel müzikli gecelerin en aranan sanatçılarından biri olmuştu. Ülkenin en büyük assolistleri artık onsuz program yapmıyorlardı.  
Tabii peşpeşe besteler de  yaptı. O besteler ki, her biri, musiki dünyasının şaheserleriydi.
“Geçti sevdalarla ömrüm, Güller arasında seni bensiz gören olmuş, Ben küskünüm feleğe, Adanın yeşil çamları,  Söyleyemem derdimi kimseye, Unut beni kalbimdeki hicranla yalnız kalayım, Bir zamanlar maziye bak,  Canımın  yoldaşı ol”  ve daha niceleri…
Sonraki dönemlerde, Mustafa Kandıralı, İsmail Bergamalı, Hüsnü Şenlendirici, Serkan Çağrı, Turgay Özüfler gibi bir çok  klarnet virtüözünün de “idolü” olmuştu.
    Ve…  15 Temmuz 1962 günü… 
    Sahnede, Sanat Güneşi Zeki Müren’e eşlik ediyor ve güftesini Hüseyin Siret Beyin yazdığı o  hüseyni besteye giriş taksimi yapıyordu:
“Geçti sevdalarla ömrüm ihtiyar oldum bu gün,
Ak pak olmuş saçlarımla bi-karar oldum bugün.”
        Tam o sırada, Şükrü Tunar’a bir şeyler olmuştu.  Sonra yığılıp kaldı.  
      Sahnede son nefesini vermişti. 
      55 yaşındaydı.
      Garip bir tecelli olarak, o gün eşlik ettiği Zeki Müren de, 1996 yılında  sahnede son nefesini verecekti.
#
Yorumlar (0)
Tüm Yazıları