21 Şubat 2024 - Çarşamba

“Şairler Sultanı” Necip Fazıl KISAKÜREK

“Şairler Sultanı” Necip Fazıl KISAKÜREK

Yazar - Dr. Ramazan Canural
Okuma Süresi: 4 dk.
311 okunma
Dr. Ramazan Canural

Dr. Ramazan Canural

-
Google News
Üniversite yıllarımız…
            Yaş on sekiz.
İzmir Fuarı Ekici Över gazinosunda bir konferanstayız.
Konferansı verecek olan  konuşmacı, Necip Fazıl Kısakürek,  sahneye çağrıldı. Beli biraz kamburlaşmış, geri taranmış ve kırlaşmış saçlarıyla hayal meyal hatırladığım ve "Üstat… Üstat…" sesleri arasında mikrofona gelen konuşmacı  o pek de mikrofonik olmayan  buğulu sesiyle konuşmaya başladı:
"Bir gençlik, bir gençlik, bir gençlik…
'Zaman bendedir ve  mekan bana emanettir' şuurunda bir gençlik…" diye başlayan konuşmanın  en aklımda kalan bölümü  şu mısralardı:
        
        "Surda bir gedik açtık, mukaddes mi mukaddes…
          Ey kahpe rüzgar, artık ne yandan esersen es!.. "
 
Hey gidi günler hey!
Ortalıkta sol ve sosyalist furyanın fırtına gibi estiği yıllardı… O zamanlar sadece İzmir'de Sol'un otuz dört  fraksiyonunun  olduğu söylenirdi.
Rahmetli Necip Fazıl sonraki yıllarda da hep Büyük Doğu  idealleri çerçevesinde fikri faaliyetlerini sürdürdü.
  Çok kıymetli bir şair ve değerli bir mütefekkirdi. Kendisine  1980 yılında  Sultan-üs Şuara (Şairler Sultanı)  unvanı verilmiştir. 
Şiirlerinde lirizm, güçlü bir fikri altyapı ve tema ön plandadır.  Özgüveni  olduça fazlaydı.  Öyle ki, bir gün bir edebiyat eleştirmeni kendisine "Türk Edebiyatında iki büyük şair tanırım" dediği zaman hemen,  " öbürü kim?" diyecek kadar…
Otuz yaşına kadar tamamen dünyevi hevesler peşinde koşar. Paris'te yazdığı "Kaldırımlar" şiiri bunun tipik bir örneğini teşkil eder.
Otuz yaşlarında iken  Mürşidim  dediği  Seyyid  Abdül Hakim Arvasi ile tanışır. Artık  kendisine bambaşka bir kapı aralanmıştır. O şimdi bir dava adamıdır. İslam davası, Resulullah davası, mukaddesat davası… 
Bu ciddi dönüşümü şu çarpıcı mısralarla dile getirir:
  
 "Tam otuz yıl saatim işlemiş, ben durmuşum.
  Gökyüzünden habersiz uçurtma uçurmuşum" 
 
Çile, Sakarya Türküsü, Zindandan  Mehmet'e  Mektup  gibi destansı şiirleri bu gün sık sık toplantı ve mitinglerde okunmakta ve dinleyicilere çok ulvi duygular  yaşatmaktadır.
Resmi ideoloji ile hiç barışık değildir.  Bu nedenle sık sık hakkında dava açılır, hapislerde yatar.
 
"Son gün olmasın dostum, çelengim, top arabam
Alıp  beni götürsün, tam dört  inanmış adam…”
 
Diyerek "devlet katına" ne kadar uzak olduğunu  ifade eder. 
25 Mayıs 1983' de İstanbul'da vefat ettiği zaman cenazesine binlerce insan katılır. 
Cenazede en önde görülen kişilerden  biri de  altı  ay sonra Başbakanlık koltuğuna oturacak olan Turgut Özal'dır. Vasiyetinde  Ankara'nın Bağlum nahiyesinde yatan  Mürşidi  Seyyid  Abdülhakim  Arvasi'nin yanına gömülmek istediğini belirtse de,  oldukça mütevazi olan kabri,  bu gün Eyüp sırtlarındaki mezarlıkta bulunmaktadır.
Dostları O'nun çok savurgan olduğunu  ifade eder. Bunlardan  biri de şair  Yavuz Bülent Bakiler'dir.  Onun, 10-12  yıl önce  Denizli'de bir sohbetine katıldığım zamanki şu sözlerini unutamam:  
"Üstat o kadar ölçüsüz para harcardı ki, mesela bu gün on bin lira kazansa,  onu hemen bu akşam  dostlarıyla beraber harcar  bitirir ve ertesi güne  bir kuruş bırakmazdı."
Büyük dava adamı, şair ve mütefekkir  Necip Fazıl Kısakürek'i  rahmetle anıyorum.
#
Yorumlar (0)
Tüm Yazıları