11 Nisan 2023 - Salı

Yazık Değil mi Bu Ülkeye?

Yazık Değil mi Bu Ülkeye?

Yazar - Dr. Ramazan Canural
Okuma Süresi: 5 dk.
798 okunma
Dr. Ramazan Canural

Dr. Ramazan Canural

-
Google News
      Geçen gün şöyle bir şey yaşadım: 
      Denizli’de bir evimiz  var. İçindeki  az bir  eşya ile üç yıldan beri boş duruyor.  Bomboş zaman geçirmeyi sevmem ve yıl boyu  aynı yerde oturmaktan da sıkılırım. Üç yıl önceki  düşüncem şuydu: Nisan - ekim arası  Gölhisar’da yaşarız, böylece hem ailelerimizden kopmamış oluruz hem de  serada, bahçede üretim yaparız. Kışın ya da hafta sonları da Denizli’ye gider o evde kalırız. Böylece hayatımız daha renkli geçer. Emekliliğin tadını çıkarırken, ülke için de bir şeyler üretiriz. Kötü fikir mi?  
      Değil…
    Ama araya Korona girdi, akaryakıt fiyatları fırladı, hanım gidip gelmekten yoruldu vs. derken… Bizim ev atıl kaldı. Geçen gün dedik ki, “Boş kalacağına bari içinde bulunan az miktardaki eşyayı taşıyalım da kiraya verelim.” Şansımıza, çabucak da kiracı bulundu.  
      Taşınmak için Denizli’deki bir  nakliyat firmasından fiyat aldık. Altı bin, dediler. “Yahu etmeyin, Gölhisar bir adımlık yer, azıcık eşya…” 
      Olmadı, vazgeçtik.
      Bir transit kamyonetimiz var.
      Hanıma:
      “Transitle taşırım ben  bu eşyayı,”dedim. Zaten Cankurtaran’da 1 dönümlük bahçe içinde yazlık niyetine  mütevazi bir evimiz daha var, eşyanın bir kısmını oraya koyarız, kalanını da  Gölhisar’a getiririz, dedik.  (Haa, iki ev deyince, bir de Gölhisar’daki üç, iyiymiş yahu… filan demeyin. Gölhisar’da kiradayız.)
    Neyse… Taşınmak için yola çıktık. 
Denizli’den iki taşıyıcı bulduk. Birini  önceden tanıdığımız için, fiyat miyat sormadan, önce Cankurtaran eşyalarını yükledik, bahçeye gelip indirdik. Sonra tekrar Denizli’ye döndük. (Adamcağızları da mecburen transitin kasasında taşıyoruz ha!) 
      Gölhisar’a getireceğimiz eşyaları da yükledik. Bir koltuk takımı, bir bulaşık  makinesi, bir yemek masası,  üç beş sandalye, bir televizyon, iki üç halı, sehpa vs… 
İş bitince, adamlardan birini  önceden tanıdığım için, o utanır da tam  fiyat söyleyemez diye, ötekine sordum. 
“ Yaşar, borcumuz  ne kadar?”
“Abi, bir buçuk alalım.”
Hiç itiraz etmedim. Çünkü haklarıydı. Biri oruçluydu ve üç-buçuk  saat uğraşmışlardı. Parayı verdim. Kendilerine birer tane de kıymalı pide alarak  helalleşip gönderdim. 
      Buraya kadar iyi…
    Yolda  transite  500 TL lik mazot koydum.  Denizli-Gölhisar,  geliş-gidiş o kadar yakıyor. Akaryakıt istasyonunda, Gölhisar’daki bir mobilyacı arkadaşı aradım. Açmadı. Bir başkasını aradım. O da beni  bir taşıyıcı firmaya  yönlendirdi.
     “Alo,  ……….ile mi görüşüyorum?”
  “Evet başkanım, buyrun!”(Beni tanıyormuş)
  “Denizli’den eşya taşıyorum da, transitte, koltuk takımı, bulaşık makinesi, halı, televizyon vs… biraz eşya var, bana iki saat sonra iki adam lâzım.”
“O kadar eşya iki adamla taşınmaz başkanım, üç kişi göndermem gerekir.” 
“Yahu Denizli’de iki kişi bunların iki mislini yükledi. Üstelik Gölhisar’daki evimiz ikinci katta, Denizli’deki üçüncü katta.”
“Neyse Gölhisar’a gelince tekrar arayın, bi bakalım.”
Gölhisar’a girerken tekrar aradım, işçilerin az önce bir başka işe gittiklerini, gelince hemen göndereceğini söyledi. 
Ben eve gelip yatakta uyuklarken  telefon çaldı.” Elemanları gönderiyorum…”
      Az sonra, eşyanın yanındaki  eşimden  bir telefon daha…  
“İki delikanlı geldi. 1200 lira istiyorlar.”
        Birden Denizli’dekilerin fiyatı ve çektikleri eziyet gözümde canlandı.
Öfkeyle: 
“Bırakın kalsın yahu, fırsat düşkünleriyle işim yok benim,”dedim. 
      Neyse az sonra, ilk aradığım mobilyacı arkadaş, telefondan geri döndü.  Özür dileyerek telefonu geç gördüğünü söyledi. Durumu anlattım. İki işçi göndereyim, dedi. İş 45 dakika sürdü.
      İş bitince sordum: 
“Borcumuz ne abim?”
“İkiyüz ellişerden, beşyüz yeter. ”
Altı yüz lira uzattım, yüz lira da benden, diyerek…
      Şimdi  A dan  Z ye  her şeyi  neden  anlattım?
      Piyasadaki aç gözlülerin hayatımızı nasıl cehenneme çevirdiğini hatırlatmak için!
Maalesef böyle tutarsızlıklar bu toplumda  her dakika yaşanıyor. 
      Çarşıda pazarda… 
      Sanki toplu  bir cinnet geçiriyor gibiyiz!
    Yazık değil mi bu ülkeye?
#
Yorumlar (0)
Tüm Yazıları