24 Eylül 2024 - Salı
“Mehmet Gitti Askere...”
“Mehmet Gitti Askere...”
Yazar - Dr. Ramazan Canural
Okuma Süresi: 3 dk.
165 okunma
Dr. Ramazan Canural
- O akşam asker uğurlama eğlencesine giderken, o güzel şarkının nağmeleri kulaklarımda çınlıyordu.
“Değirmene un yolladım,
Nişanlımı dün yolladım…
Ben yad ele ün yolladım
Mehmet gitti askere
Alır gelir teskere…”
Oraya varınca gördüğüm ortam çok hareketliydi. Davul -zurna sesleri, coşkuyla oynayanlar… neşeli bir havada bağıra çağıra konuşanlar… Curcuna… Yıkılıyordu ortalık.
Ben ise kendi dünyamda idim.
Asırlardan beri devam eden askerlik geleneklerimizi, Türk’ün kahramanlığını düşünüyordum.
Taa Orta Asya’da Mete Han’dan, Çanakkale’de Mustafa Kemal’e; kırk yiğitle, bir gece Çin Sarayını basan Kürşat’tan; Rumeli Mecidiye tabyasında 215 kiloluk top mermisini fırlatan Seyit Onbaşı’ya kadar… o anda aklıma gelen bütün kahramanları gözümde canlandırdım.
Hiç tereddüt etmeden hainlerin elebaşını alnının ortasından vuran Ömer Halisdemir aklımdan geçti.
Sarıkamışta, Yemende, Trablusgarpta, Balkanlarda, Çanakkalede, Sakaryada şehit düşen yüzbinlerce kahraman gözümün önünde adeta resmi geçit yaptı…
Onların nişanlıları da, “Mehmet gitti askere, Alır gelir teskere,” diye şarkı söylemişler miydi acaba?
Ya da dua etmişler miydi?
Hiç şüphesiz, etmişlerdi.
Ama onlara teskere almak nasip olmadı!
Onlar, vatan uğruna…
Şehadet şerbetini içtiler.
Ortam iyice şenlenmişti…
Davul zurna çaldıkça çalıyor, gençler coşuyorlardı.
Gençlik başkaydı!
Umut, hareketlilik, enerji dolu gençlik… Delibozuk. Elden bir uçtu mu, bir daha geri gelmeyecek olan gençlik!
Taa seneler önceydi…
O gece İstanbul-Harem Otogarından otobüse binerken ben de gençtim.
Çiçeği burnunda bir Çocuk Doktoru... Seksensekiz yılının ılık bir mayıs gecesi. O gece kimse benim için davul zurna çalmadı. Sessiz sedasız gidiyordum işte askere. Üç kişi de beni uğurlamaya gelmişti. Sadece üç kişi...
Sevgili eşim Fatmana, kıymetli dostum Dr. Remzi Aksoy ve eşi Pınar Hanım…
Ayrılık acısının burukluğu yüzlerinden okunuyordu.
Canlarım…
Onlar bana aşağıda el sallarken, benim de otobüste, gözyaşları içinde o şarkı aklımdan geçiyordu:
“Açık sana yol Mehmedim
Aman çavuş ol Mehmedim
Gel gönlüme dol Mehmedim
Mehmet gitti askere
Alır gelir teskere…”
Biraz sonra, aşağıda, muavinin ince sesi duyuldu:
“Haydi abiler, ablalar, Samsun yolcusu kalmasın !..”
Hayatımda yeni bir dönemin kapısı aralanıyordu.
Yorumlar (0)
Tüm Yazıları