04 Kasım 2025 - Salı

Mârifet İsimde mi Uygulamada mı?

Mârifet İsimde mi Uygulamada mı?

Yazar - Dr. Ramazan Canural
Okuma Süresi: 3 dk.
58 okunma
Dr. Ramazan Canural

Dr. Ramazan Canural

-
Google News
Tam 102 yıldır Cumhuriyet kutluyoruz.
Bandolar çalıyor, fener alayları yürüyor, geçit törenlerinde herkes bir sıraya girmiş, resmi  kabuller, Cumhuriyet baloları…
Ben de kutluyorum.
Ama her bayramda kendi kendime soruyorum:
"Adın Cumhuriyet olmuş, Monarşi olmuş ne fark eder?"
Cumhuriyet sözcüğü, tek başına kimseye demokrasi, özgürlük ya da adalet dağıtmıyor ki.
Nitekim bakın, 57 İslam ülkesinden 47'sinin adında "Cumhuriyet" yazıyor: 
Arnavutluk, Azerbaycan, Bangladeş, Burkino Faso, Kamerun, Çad, Cibuti, Mısır Arap Cumhuriyeti, Kazakistan, Kırgızistan, Lübnan, Endonezya, İran, Irak, Mali, Nijer, Pakistan, Filistin, Senegal, Sudan, Tacikistan, Türkiye, Tunus, Türkmenistan, Özbekistan, Uganda, Yemen…
Liste daha uzun  ama  hepsinde  demokrasi kısa.
Bir de şu "adı krallık olup da kendi krallıktan öte olan " ülkelere bakalım:
Birleşik Krallık(İngiltere) İsveç Krallığı, Norveç Krallığı, Danimarka Krallığı, Hollanda Krallığı, Belçika Krallığı, İspanya Krallığı, Lüksemburg Büyük Dukalığı, Monako Prensliği ve JAPON İMPARATORLUĞU…    
Adamlar hâlâ krallarını, kraliçelerini seviyorlar ama aynı zamanda, adam gibi çalışıp adam gibi harcıyorlar. 
  Ya biz? 
Ha, yanlış anlaşılmasın:  Atatürk düşmanı filan değilim, ama "insanı putlaştıran" bir toplumda, O' nu insan gibi sevmeyi  de  unuttuk.
Atatürk de insandı, artılarıyla eksileriyle…
Allah bile mahşerde teraziyi kuruyor, "sıfır günah" değil, "sevaplar ağır basarsa" diyor. 
Yani ölçü sıfır hata değil. 
Bizde ise: "Benim liderim hiç hata yapmaz."  
200 Yıldan Beri Bitmeyen Senfoni: 
            (1826-2026) 
BATILILAŞMA SERÜVENİMİZ
Bizim batılılaşma serüvenimiz hiç  bitmedi.
1826'da Islahat Fermanı ile başladı, 200 yıldır  hâlâ "loading…" yazıyor.
  Islahat, Tanzimat,  Meşrutiyet,  Cumhuriyet…
Her defasında "Bu sefer oldu!" zannediyoruz ama, sistem  ikide bir  yalpalıyor ve biz "yeniden başlat" diyoruz. 
Piyanonun sesiyle bağlamayı  barıştırmaya çalışıyoruz iki yüz yıldır.
Ama nafile…
Bir tarafta Beethoven dinleyip "Çağdaşlaştık!" diyenler, diğer tarafta sazıyla dert döken halk.
Bir yanda "sol majör gam", öbür yanda "uzun hava".
Birleştirmeye çalıştıkça, ya biri gıcırdıyor, ya diğeri kopuyor. 
Geçenlerde  yine televizyonu açtım, kanun virtüözümüz Göksel Baktagir konuşuyordu:
"Güzel Sanatlar Liselerinde  sadece  Batı müziği eğitimi veriliyor."
Yani Mozart hâlâ derste, Itri ise hep teneffüste… 
Üniversitelerde de aşağı yukarı  aynı tablo:
İTÜ, Hacettepe, Ege…
Hepsinde piyanonun sesi bağlamayı, tamburu  bastırıyor.
Tamburun sesi uzaktan duyuluyor  ama  notaya geçince "sistem hatası…Error! ".
İyi ki, başımızda, Batı hayranlığını körü körüne   alışkanlık haline getirmiş  bir yönetim  yok!
Yoksa  bir Mozart bestesi   milli marşımız  olabilirdi alimallah!
28 Şubat yıllarında  dönemin  Cumhurbaşkanı  Süleyman Demirel'in bir etkinlik sırasında Batı Müziği çalan orkestrayı göstererek, "İşte Çağdaş Türkiye,"  diye gururla göğsünü kabartıp gerdan kırması aklıma geldi de…
Neyse.  
Bu gidişle  Batılılaşma  serüvenimiz  kesintisiz devam edecek efendim.
Hoşça kalın. 
#
Yorumlar (0)
Tüm Yazıları