06 Şubat 2024 - Salı

Teknoloji Dünyasında Nostaljik Bir Seyehat

Teknoloji Dünyasında Nostaljik Bir Seyehat

Yazar - Dr. Ramazan Canural
Okuma Süresi: 4 dk.
520 okunma
Dr. Ramazan Canural

Dr. Ramazan Canural

-
Google News
İlkokul dördüncü sınıftayız.  Bir  bahar günü öğretmenlerimiz  bizi İlçemizde  "Deliyaraz" adıyla bilinen  piknik alanına götürdüler.  Bizde bir sevinç, bir mutluluk ki,  sormayın  gitsin… 
Koşma, hoplama, zıplama, top oynama… O gün okul müdürünün elinde bir cihaz gördük.  Radyoya benziyordu. Neydi ki o? "Teyp"  dediler. Sesleri kaydedermiş. Öğretmenler  bazılarımızı  konuşturup  seslerimizi kaydettiler.  Sonra  konuştuklarımızı  bize dinlettiler.  Bu ne biçim bir aletti?!  Şeytan işi gibi bi şey…
  O  yıl  henüz radyomuz  yoktu. Bir yıl sonra  rahmetli  babacığım elinde  DELTA marka bir radyoyla  çıkageldi. Bizdeki sevinci görmeyin!  Babam sanki dünyayı evimize taşımıştı. 
Gençliğimizde internet de yoktu tabii.   İnternet 2000 li yılların başında  yaygınlaşmaya başladı. Doksanlı yıllarda  bırakın interneti, çoğumuzun evinde  bilgisayar yoktu.  İlk masaüstü bilgisayarımı aldığımda,  satan çocuk "abi bu yeni versiyon, çok hızlı, canavar gibi bir şey," demişti. Açılırken horul, horul öterdi. Uçak kalkar gibi…  O zamanlar vindows, mindows hak getire… İlkel bir DOSE yazılım programı vardı ve  bu bilgisayar sadece hasta bilgilerini kayıt etmeme  yarıyordu. Fiyat:2500 Dolar, tarih 1991.
Tabii gençliğimizde cep telefonu da yoktu. Hatta herkesin evinde immobil telefon bile  bulunmazdı. Cep telefon reklamlarını tv den izlerdik. Adamın  gömlek cebinden bir kuş uçardı, reklam başlarken…"Cep telefonu değil, sanki gömlek cebi telefonu" derdi, bir bayan sesi.  Cep telefonlarını da  aklımız pek almazdı ya, neyse….  Cebe sığdığına göre… 
Küçücük bir şey olmalıydı. İlk cep telefonunu aldığımda tarihler 1996 yı gösteriyordu. Marka Ericsson. Fiyatı  mı?  Sanırım 700 Mark, yani 375  Dolar civarındaydı. Öyle "akıllı"  filan da  değildi, sadece konuşmaya yarardı.
(Mark Alman para birimiydi. Türkiye'de  çok kullanılırdı. Dövize  yatırım yapanlar Dolardan çok Mark alırlardı. Avrupa Ülkeleri 2000 yılında  ortak para birimi Euro'ya geçtiler.)
  Gençliğimde kameramız hiç olmadı. Yurt dışından babalarımızın,  dayılarımızın getirdiği dürbün gibi bir şeyin içinde, kaydırıla kaydırıla  bakılan Almanya, Avusturya, Fransa  resimlerini  hayranlıkla seyreder; gâvurların  yollarını, caddelerini  rengarenk çiçeklerle süslü parklarını, havaalanlarını seyrettikçe "yahu ne biçim yer bu Avrupa, sanki cennetten bir köşe" derdik. Ha unutmadan söyleyeyim, o zamanlar  Avrupa Ülkelerinin  aramızdaki ortak adı, Cavır içiydi. 
İlk kameram hem renkli çekim yapar,  hem de çekmekte olduğum görüntüyü  ekrandan gösterirdi.  SONY.  Üstüne üstlük  sesleri birebir kaydederdi. Ne güzel bir işti bu! Kamerayı 1996 da almıştım. Fiyat 1500 Mark. Yaklaşık 750 Dolar. Onunla sayısız çekimler yaptım. Hâlâ o günlerdeki hallerimizi, küçücük çocuklarımızın yaptığı şaklabanlıkları kasetlerden izler, kahkahalarla  güleriz. 
Şimdi… Sıra ilk arabama geldi. Yaş otuz beş, yolun yarısı eder demiş ya şair, ben de ilk arabamı işte o yaşta  alabildim.  Tarih 1990. Marka TOROS, fiyatı  16000 Mark. Yani 8000 Dolar civarında. İkinci el. 8000 km de. Sıfır sayılır yani…  
Şimdiki gençler daha evlenirken altlarında bir araba olmazsa mutsuz oluyorlar,  teknolojiyle haşır-neşir büyüyorlar. Ama inanın,  bizim gençliğimizdeki mutluluğun yarısı onlarda yok.
İşte böyle…
Geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer, demişler.
Not: Para birimlerini hep döviz cinsinden yazışımın bir nedeni var. O yıllarda aşırı enflasyon nedeniyle paramızda altı sıfır vardı. Şimdi bu rakamları TL. cinsinden yazsam kimse bir şey anlamaz…
#
Yorumlar (0)
Tüm Yazıları