20 Haziran 2023 - Salı

“Bak Satılmış...”

“Bak Satılmış...”

Yazar - Dr. Ramazan Canural
Okuma Süresi: 5 dk.
542 okunma
Dr. Ramazan Canural

Dr. Ramazan Canural

-
Google News
İşsizlik her dönem ülkemizin en  önemli sorunlarından  biri  olmuştur. Özellikle genç işsizlik oranlarımız ciddi boyutlarda. Peki ülkede gerçekten iş yok mu? Yoksa insanlarımız iş mi beğenmiyor?
Fiziksel güç gerektiren işleri düşünürseniz,  onlardan yana bir sıkıntı yok. Tarım, hayvancılık, inşaat sektörlerinde her zaman bir iş bulup çalışmanız mümkün. Ama onları iş olarak görmeyip de,  illa okuduğum okulla ilgili bir iş ya da masa başı bir iş isterim, diye tutturursanız,  işte o zaman sıkıntı başlıyor.  
************************************  
Kendisini uzun yıllardan beri tanırım; hamallık yapan bir dostum var. İşini sever. Hile karıştırmaz. İşini küçümsemez. Geçenlerde Denizli’de bir pazaryerinde dolaşırken karşılaştık. Aramızda şöyle bir konuşma geçti:
“Ahmet nasıl, işine devam ediyor musun?”
“Tabii Doktor Bey,  ediyorum. Çoluk çocuk evde ekmek bekliyor.”
Kendisi de öyle sıradan biri  değildir  haa!  Kültürlüdür, gazete-kitap  okur, günceli takip eder…
        “Senin en sevdiğim huyun  nedir,  biliyor musun Ahmet?” 
        “Neymiş Doktor Bey?”
        “Çok mütevazı olman, işini sevmen ve devam ettirmen…
Çünkü işini beğenmeyip de sık sık iş değiştirseydin,  belki bu gün işsiz geziyor olacaktın…”
       (Gülerek): “ Şu anda  bir nev’i  işsiz sayılırım Hocam” dedi. “Çünkü  EYT’den  emekli oldum. Ama  bir-iki hafta dinlenip,  yine aynı işe devam edeceğim. Zira  çocuk okutuyorum, yakında evlendireceğim bir oğlum var. Bu işler hep benim elime bakıyor!”
      *********************************
2008 yılıydı. Denizli Devlet Hastanesinde çalışırken, polikliniklere sık sık uğrayan bir ilaç tanıtım mümessili vardı. Mezun olduğu okul, Ankara Üniversitesi  Siyasal Bilgiler Fakültesi. Severdim kendisini.  Epeydir hastaneye uğramaz olmuştu.
        Bir gün çıkageldi. 
      “Hayırdır, nerelerdesin Çetin Bey, uğramaz oldun?”
        “Ekonomik kriz…İşimi kaybettim  Hocam, “dedi.
      “Eeee, ne yapıyorsun şimdi?”
        “Üç aydan beri Sebze-Meyve Halinde  hamallık  yapıyorum  ama,  Sayın Hocam, Hastanenizde bana verebileceğiniz  bir iş varsa  burada da  çalışabilirim,” dedi.   
      Üzülmüştüm. 
“Şimdilik yok, olursa, ilk arayacağım kişi sensin,” dedim.
Birkaç ay sonra Çetin Bey’i Denizli’nin nispeten tenha bir caddesinde çiğ köfte yapıp satarken gördüm. 
Düşünün, Kaymakam olma hayaliyle mezun olduğu bir okulu var;   fakat  o,  kaderin bir cilvesi olarak, hamallık yapıyor veya çiğ köfte satıyor…
      Öte yandan… 
      Belki  çok güleceksiniz  ama, bu ülkede, aşağıda anlatacağımız türden olaylar da yaşanabiliyor: 
          *******************************    
      Orta Anadolu’daki illerin birinden olan Satılmış,  çocukluk arkadaşı olan Bakanın torpiliyle işe girer. Bakan, Satılmış’ı,  yıllardan beri tanımaktadır. Elinden hemen hemen hiçbir iş gelmeyen haylazın biri olduğunu bildiği için:
“Bak Satılmış,” der. “Senin görevin şu: Bakanlığın dış kapısına oturup akşama kadar insanları sayacaksın. Bakanlığa günde kaç kişi geliyor, kaçı bayan, kaçı erkek… Her akşam gelip bana  rakamları  rapor edeceksin…”
        Bir süre böyle devam eder. Her akşam gelip, Bakana rakamları verir.  Bakan, çoğu kere onu  dinlemez bile…  
Fakat,  “Laf olsun, torba dolsun”  kabilinden yeni görevler(!) de ilave eder:  
“Bundan sonra erkeklerin kaçı şapkalı, kaçı şapkasız, onu da sayacaksın,” der… 
Daha sonra: “Bayanların kaç tanesi pantolon, kaç tanesi etek giyiyor” diyerek, işin boyutlarını daha da büyütür.
        İşin giderek sarpa sardığını gören Satılmış, bir gün, Bakan’a adıyla hitap ederek sert bir şekilde çıkışır:
      “Bak Hüsamettin! “ der. “Bu işe senin hatırın için katlanıyorum.  Ama  görüyorum ki,  işim gittikçe  zorlaşıyor. Bu dediklerinin hepsini yapacaksam, yanıma bir de yardımcı isterim…”
#
Yorumlar (0)
Tüm Yazıları