06 Haziran 2023 - Salı

Hafızamda İz Bırakan Gazeteciler

Hafızamda İz Bırakan Gazeteciler

Yazar - Dr. Ramazan Canural
Okuma Süresi: 4 dk.
531 okunma
Dr. Ramazan Canural

Dr. Ramazan Canural

-
Google News
Cahit Sıtkı Tarancı “Otuzbeş Yaş” şiirinde;
      “Zamanla nasıl değişiyor insan! 
      Hangi resmime baksam ben değilim…” Der.
      Sadece insan değil, herşey değişiyor.
      Bir zamanlar hafızalarımızda “lök” gibi iz bırakan gazeteciler vardı.
      Şimdi artık birer birer aramızdan ayrılıyorlar.
      Mesela bunlardan biri Mehmet Barlas’tı. Dün vefat etmiş. Üzüldüm!  Etkisinde kaldığım bir gazeteciydi. Üslubuyla, konulara hakimiyetiyle, Türk Müziğine olan ilgisiyle, entelektüel birikimiyle…
      Rahmetli Özal’ın gece saat üçte telefonla arayarak içini dökebildiği insanlardan biriydi. Liberal kimliğine rağmen, Erdoğan’a da çok destek vermiş bir gazeteciydi.  
      Allah rahmet eylesin.
      Sadece Mehmet Barlas mı?
      Sabah gazeteyi elime alınca ilk okuduğum yazarlardan  biri de  Engin Ardıç’tı. Keskin üslubu, kıvrak zekası, dobracılığı ve hiciv yeteneğiyle,  bambaşka bir insandı. Sol seküler, batıcı bir ortamda yetişen elit aydın kimliğine rağmen hiç erinmeden, başkaları ne der, demeden doğru bildiklerini sonuna kadar savunan bir insandı.
    “Türkiye’de en büyük solcu Erdoğan’dır, çünkü onların edebiyatını yaptıkları şeyin, O  bizzat icraatını  yapıyor,” derdi.  
      Geçenlerde vefat etti.
        Allah rahmet eylesin.
      Ve tabii Bekir Coşkun…
      Fikirlerine, dünya görüşüne katılmasam da,  yazılarıyla, üslubuyla beni hep etkileyen bir yazardı. “Onuncu Köy” adlı köşesini yıllardan beri takip ederdim. Gün içinde yazısını mutlaka okurdum.  Çok rahat okunan, arı-duru bir Türkçe;  içinde mizahın da eksik olmadığı, insanı bıyıkaltından gülümseten ve yaramaz bir çocuk edasıyla üstünüze boca ediverdiği, ama bundan hiç de şikayetçi olmadığınız, o samimi cümleler…  
      Böyle biriydi Bekir Coşkun. 
      Allah rahmet eylesin.
    Günlük olarak takip ettiğim gerek “bizim mahalleden” gerek “karşı mahalleden”  başka yazarlar da var elbette.  Mesela, Ahmet Hakan'ı hiç kaçırmam. Bazıları yalaka der, hakkında atar tutar, ama yazıları, çok rahat okunan türdendir ve  konuları okuyucuyu sıkmayan bir tarzda önünüze seriverir. Size de zevkle okumak düşer.
      Ta gençlik yıllarımdan beri takip ettiğim Rauf Tamer’i unutmam mümkün mü?  Seksenbeş  yaşına rağmen, maşallah,  hâlâ dipdiri yazılar yazıyor.
      Soner Yalçın, bazen Deniz Zeyrek… Karşı cenahtan olsalar da, özeleştiri kültürünü ıskalamayan, aklı başında yazılar yazan, çoğu zaman  zevkle okuduğum gazetecilerdendir.  
      Ve bir anekdot:
      1975 yılı. Bir yıl okuyup bıraktığım Eczacılık Fakültesi  birinci sınıftayım. İzmir’de karşılaştığım Lise Edebiyat öğretmenim Hasan Saptır’ın o günkü şu sözlerini hatırlayarak hep  pişmanlık duymuşumdur: 
      “Ramazan, bak bu sözümü iyi dinle.  Sen bırak şu eczacılığı filan… Senin en iyi yapacağın şey gazetecilik.”
      Dinlemedim Hasan Hocayı.  
      Çünkü o zamanlar gazetecilik bize göre, meslekten bile sayılmıyordu.
      Nasipten ötesi yok…
#
Yorumlar (0)
Tüm Yazıları